Deprem Haftası’nda Kandilli açıkladı:“Tekirdağ-Silivri açıklarında yoğun enerji boşalımı var"

1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde (KRDAE) düzenlenen basın toplantısında, Türkiye’deki depremlerle ilgili güncel veriler paylaşıldı. Buna göre Tekirdağ-Silivri açıklarındaki sismik enerjinin yarısının akıp gittiği tespit edilirken, odaklanılması gereken noktanın depremin zamanından çok yaratacağı olası hasar olması gerektiği vurgulandı. Toplantıda ayrıca İstanbul’da yaşanabilecek büyük bir depremin yaratacağı olası hasarlar konusunda güncel bir çalışmaya ihtiyaç olduğu da belirtildi.
Alperen Dönmez

1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, KRDAE Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar ile KRDAE Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat’ın katılımıyla basın toplantısı düzenlendi. Türkiye’deki deprem aktivitesiyle ilgili bilgi paylaşmak ve deprem riskleri konusunda farkındalık yaratmak amacıyla yapılan basın toplantısında, KRDAE’nin güncel çalışmaları ve elde edilen veriler de sunumlarla paylaşıldı.

“DEPREMLER 7/24 İZLENİYOR”

Türkiye’deki deprem hareketlerine dair genel bir panorama sunan Prof. Dr. Haluk Özener 1999’da 30 olan sismik gözlem istasyonu sayısının 2021 sonu itibarıyla 256 olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Bir deprem meydana geldiğinde enstitüye gelen sinyallere iki türlü çözümleme yapılıyor: Otomatik ve manuel çözümleme. Marmara Bölgesi’ndeki bir depremi yaklaşık 30 saniyede çözebiliyoruz. Ardından sismolog arkadaşlar bu depremleri manuel olarak 7-9 dakika içerisinde çözümlüyor. Böylece daha doğru sonuç elde etmek ve bu sonuçları toplumla paylaşmak mümkün oluyor. Enstitümüz 7/24 üç vardiya halinde çalışıyor. Bu sayede Türkiye’deki 476 sensör aracılığıyla takip edilen depremler enstitümüzde çözümlenebiliyor. Aynı zamanda, Harita Genel Müdürlüğü'ne ve enstitümüze ait toplam 25 adet deniz seviyesi gözlem istasyonu ile Türkiye ve komşu ülkelerde gerçekleşebilecek 5.5 üzeri depremlerde tsunami tehlikesi olup olmadığını da değerlendiriyoruz. Elde edilen veriler ülkemizdeki diri fayların özelliklerinin belirlenmesinde, deprem risk analizlerinde ve afet senaryolarının oluşturulmasında önemli bir veri tabanı niteliğinde. Bunun, deprem zararlarının azaltılması, ulusal ve uluslararası afet yönetim sisteminin oluşturulması çalışmalarının ilk ve önemli adımı olduğunu söyleyebiliriz.”

“DEPREM SAYISININ ARTMASI BÜYÜK DEPREMİN HABERCİSİ OLMAYABİLİR”

Dünyada 1900-2021 yılları arasında 1470 tane 7’den büyük deprem olduğuna ve bu depremlerde iki milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Özener, içinde bulunduğumuz coğrafyada 2021 yılı sonuna kadar büyüklüğü 4’ün üzerinde 11 bin 302 deprem olduğunu söyledi. “Deprem sürpriz değil, bu coğrafya çok aktif, neredeyse her gün 3.0-3.9 arasında bir deprem oluyor” diyen Prof. Dr. Özener, deprem sayısının artmasının büyük bir depremin habercisi olmayabileceğini belirtti. Marmara’daki fay hatlarının özelliklerini çok iyi bildiklerini ise şu şekilde ifade etti:

“Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde kırılmamış iki parça bulunuyor ve bu parçalarda enerji birikmeye devam ediyor. Enerji biriktikçe olası bir depremden beklediğimiz yıkıcı etki artıyor. Marmara Denizi’nde kurmuş olduğumuz deprem istasyonları var. Bu istasyonlarda anlık olarak Marmara’nın kalbini dinliyoruz, çok küçük depremleri bile takip edebiliyoruz.”

“OLASI HASARLAR İÇİN SÜREKLİ GÜNCELLEME YAPILMALI”

“Rasathane” adı verilen yeni mobil uygulamayı da tanıtan Prof. Dr. Haluk Özener, Türkiye’de gerçekleşen son depremlerle ilgili bilgilerin, 1900’den beri kaydedilen depremlerin harita seçenekleriyle erişilebilir olduğunu söyledi. Uygulamanın büyüklüğü 3’ün üzerindeki depremler için kullanıcılara anket seçeneği sunduğunu belirterek, bilimsel çalışmalara katkı sağlamaları için tüm kullanıcıları anketi doldurmaya davet etti.

Hasarlı bina tespitinin hayati önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Özener, 2019’da KRDAE’nin yaptığı “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellemesi” adlı çalışmasındaki tahminleri, “KRDAE can kaybının 15 bin olacağını öngörürken çok ağır hasarlı binanın 12 bin, ağır hasarlı binanın 35 bin, orta hasarlı binanın 150 bin, hafif hasarlı binanın ise 300 bin olacağını söylüyor. 2019 yılında yapılan bu çalışma çok önemli olmakla birlikte zamanla güncelliğini yitirmeye başladı. Bu çalışmaların sürekliliği çok önemli. Aslında “Rasathane” uygulaması bu noktada devreye girecek ve uygulamada kullanıcılara sunulan anket aracılığıyla yeni veriler elde edilebilecek” sözleriyle paylaştı.

“25 MİLİMETRE BEKLERKEN 15 MİLİMETRE ENERJİ BİRİKTİ”

KRDAE Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar ise “Rasathane” uygulamasından elde edilen verilerin ileriye dönük olarak, özellikle deprem zararlarını azaltmaya yönelik çalışmalara çok büyük bir faydası olacağını vurguladı. Prof. Dr. Pınar, sunumunda Marmara Denizi’nde gerçekleşen depremler hakkında şu tespitleri yaptı:

“Marmara’daki deprem etkinliğinde artış görülmesinin nedeni, artçı depremlerin sayısındaki fazlalık. Bu artçı depremleri denklemden çıkardığımızda bölgede yılda en fazla iki tane 4 ve üzeri büyüklüğünde deprem olduğunu görüyoruz. Marmara Denizi’nde meydana gelen deprem sayısının bu denli düşük olması iki türlü açıklanabilir: Ya gelen sismik enerjinin tamamı birikiyor ve çok az bir kısmı açığa çıkabiliyor ya da gelen sismik enerji depremlerle birikmiyor, akıp gidiyor. Bu durum, olası depremi erteler ya da büyüklüğünü azaltır. Bununla birlikte açılım ölçerler sayesinde elde ettiğimiz verilere göre Tekirdağ-Silivri açıklarındaki sırt üzerindeki sismik enerjinin yaklaşık yarısının akıp gittiği tespit edildi. Normalde 25 milimetrelik bir enerji birikimi olması gerekirken yalnızca 15 milimetre birikmiş, bu iyi bir bulgu. Aynı şekilde bu açılım ölçerler halihazırda Marmara Denizi’nin biraz daha doğusunda veri topluyor, umarız buradan da benzer bir sonuç alırız.”

“DEPREME HAZIR MIYIZ?”

KRDAE Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat ise deprem konusunda basında gereksiz bilgi kirliliği olduğunu vurguladı:

“Herkes birtakım verilerden yola çıkarak deprem tahminleri yapabilir ama bunlar asla o depremin olacağına dair bir kanıt sayılamaz. Bizim basından ricamız bu tür haberlere çok itibar edilmemesi ve halkın telaşa sürüklenmemesi. Neredeyse her 4 ve üzeri deprem sonrası ‘Büyük deprem geliyor’ söylentisi gündeme geliyor. Marmara Denizi, tabanından geçen kırık parçalarından dolayı çok aktif bir bölge, bu yüzden burada sürekli depremlerin meydana gelmesi çok doğal. Tabii ki yine de biriken enerjiyi görmezden gelmemek gerek, tedbiri de elden bırakmamalıyız. Önemli olan ‘Deprem ne zaman olacak’ sorusu değil, ‘Biz hazır olacak mıyız’ ve 'Afetlere karşı dirençli bir toplum olabilecek miyiz' sorularıdır.”