“Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim”*

Çocukluk çağı hayata dair en meraklı olduğumuz çağlardan biri. Çevremizde olan biten her şeyi anlamak istediğimiz bu çağ, bilimle uğraşmaya başlamak için de en uygun zamanlar arasında. Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü 1997 mezunu Ayşe Devrim Kuralay hem kendisinin hem de çocukların bilime olan merakını göz önüne alarak Mucitler Atölyesi isimli eğitim danışmanlık ve organizasyon şirketini kurmuş. Anaokulu ve ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik eğlendirirken öğreten etkinlikler düzenleyen Mucitler Atölyesi’nin kurucusu Ayşe Devrim Kuralay ile bilime olan merakının nasıl başladığını, Boğaziçi Üniversitesi’nde geçirdiği yılların bu merakını nasıl beslediğini ve atölyesinde neler yaptıklarını konuştuk.

Mucitler Atölyesi 2010 yılından beri anaokulu ve ilköğretim çağındaki çocuklara yönelik Deney Atölyesi, Matematik ve Zekâ Oyunları, Robot Atölyesi, Elektrik – Elektronik Atölyesi gibi eğlenceli ve öğretici etkinlikler düzenliyor. Atölyenin kurucusu ise Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu Ayşe Devrim Kuralay. Çocukluğundan beri bilime merakı olduğunu belirten Ayşe Devrim Kuralay’a bu merakın nereden geldiğini sorduğumuzda bir ilkokul öğretmeni olan babasının önemli bir faktör olduğunu söylüyor. “Köy öğretmeni olan babam bize bir şeyler öğretirken her zaman dış mekânlarda öğretmeye çalışırdı. Örneğin uzunluk ölçülerini öğreteceği zaman 10 metrelik bir ip hazırlamıştı. Bu ipin bir ucundan bir çocuk, diğer ucundan başka bir çocuk tutmuştu. Bu kadar mesafenin 10 metre edeceğini gördükten sonra diğer çocukların da katılımıyla 100 metreye tamamlamıştık. Bu şekilde ondalık sistemi de kolayca öğrenmiştik ve mesafeleri tahmin etme becerimiz de o yaşlardan itibaren gelişmişti.” En basit bilgiyi bile ezberlemek yerine pratik yaparak öğrenme alışkanlığını o yaşlarda kazandığını belirten Kuralay, bu sayede bilime olan merakının daha da arttığını ekliyor.

Ayşe Devrim Kuralay’ın Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’ne gelmesi ise ona başka kapıların açılacağı bir başlangıç olmuş. Burada aldığı eğitimin çocukluğundan beri taşıdığı bilim insanı ve araştırmacı olma hayallerini ne yönde beslediğini sorduğumuzda Kuralay şöyle cevap veriyor: “Üniversitede de bilime olan merakım, araştırmalarım hep devam etti. Derslerde de her zaman ‘Bunun gerçek hayatta karşılığı nedir?’ sorusunu sormaya devam ettim ve benim için dönüm noktası bir yaz okulunda aldığım eğitim psikolojisi dersi oldu. O dersi yabancı bir hocamız veriyordu ve uygulamaya öncelik veren bir eğitim anlayışı vardı. Bize bir konu verip gruplar halinde o konuyu tartışmamızı isterdi. O dersten çok zevk almıştım ve o noktadan sonra da eğitim dersleri ilgimi daha çok çekmeye başladı. Boğaziçi’nin farklı alanlardan dersler alma konusunda serbest olması ve keskin sınırlarının bulunmaması bu anlamda beni çok besledi.”

Kuralay, seçmeli olarak aldığı eğitim dersleri sayesinde bilimin eğitim yönüne olan ilgisini keşfetmiş ve mezun olduktan sonra da kendi çocuklarıyla bilimi yaşayarak öğrenme anlayışına sadık kalarak Mucitler Atölyesi fikrinin ilk tohumlarını atmış. “Çocuklarımın bilime olan merakı sonucu onları bilim merkezlerine götürmeye başladım ve çocuklar orada vakit geçirmeyi çok sevdiler. Bunu düzenli olarak yapmaya karar verdik ama hem fiyatlar yüksek geliyordu hem de sürekli oraya gitmek zor oluyordu. Bu noktada kendi kendime ‘Ben niye çocuklarla bunu yapmıyorum ki?’ diye sordum ve yoğun bir şekilde evde beraber deneyler yapmaya başladık. Zamanla tanıdıklarımızın çocukları da bize katılmaya başladılar. Farklı derneklerin, okulların desteğiyle 2 sene boyunca bu faaliyetleri sürdürdük. Sonrasında ben bunları yazılı hale de getirmek istedim ve Eğlenceli Deneyler, Şaşırtan Deneyler ve Eğlenceli Zekâ Soruları kitaplarını yayınladım. Mucitler Atölyesi ismiyle bir web sitesi kurduk ve belediyelerin şenliklerinde organizasyonlar yapmaya başladık, ardından da profesyonel bir şirket olarak atölyemizi hayata geçirdik.”

Alternatif bir eğitim anlayışı

Mucitler Atölyesi’nin ilk dönemlerinde Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilerin de çok büyük emeği olduğunu belirten Kuralay, zamanla farklı üniversitelerden kişilerle çalışmaya başlasalar da Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin en çok verim aldığı eğitmen grubu içinde yer aldığını dile getiriyor. Mucitler Atölyesi şu anda Ayşe Devrim Kuralay dışında 3 tam zamanlı ve 10 yarı zamanlı eğitmenle birlikte faaliyetlerini sürdürüyor. “Mucitler Atölyesi’nin eğitim programı sabit değil, her sene değişen ve yenilenen dinamik bir program. Bu nedenle bizimle birlikte çalışan öğretmen adayları da yeniliklere ayak uydurma ve bir organizasyona dâhil olarak kurumsal tecrübe kazanma fırsatı elde ediyorlar. Bu nedenle ben öğrenci arkadaşlara üniversitede okurken farklı deneyimler yaşamalarını, gönüllü projelerde yer almalarını her zaman tavsiye ederim.” 4 yaşından 14 yaşına kadar çocuklarla etkinlikler düzenlenen Mucitler Atölyesi’nde bilim ağırlıklı olmak üzere eğlenceli deney atölyesi, robot atölyesi, matematik zekâ oyunları, kodlama atölyesi, astronomi atölyesi, elektrik – elektronik atölyesi, tasarım atölyesi, ebru, origami, ahşap boyama gibi farklı alanları da barındıran bir program yürütülüyor. Yaz okulu programlarında çocukların 13 farklı atölyeye katılabildiklerini belirten Kuralay, yıl içerisinde de cumartesi günleri bilime meraklı çocuklara kapılarını açtıklarını ve hafta içi de okullara ziyaretler yaparak etkinlikler düzenlendiklerini ya da okul gruplarının atölyeye geldiklerini ekliyor. “Etkinliklerimizi yaparken çocuklarla bol bol konuşmaya ve soru-cevap şeklinde deneyleri yürütmeye özen gösteriyoruz. Önce malzemeleri göstererek çocukların bu malzemelerle ne yapılacağını tahmin etmelerini istiyoruz, deneyi yaparken neler gözlemlediklerini, gerçek hayatta nasıl bir karşılığı olabileceğini soruyoruz. Bu sayede hem kendilerini ifade etme hem de gözlem becerileri güçleniyor.”

“Deneylere meraklı her çocuk bilim insanı olmak zorunda değil”

Bilime meraklı ve deneylerle uğraşan çocukların diğer çocuklara göre elde ettikleri kazanımları vurgulayan Ayşe Devrim Kuralay, velilerin bu konuda çocuklarını sınırlamamaları gerektiğini ifade ediyor. “Çocuk bu yaşta neye meraklıysa onunla uğraşmalı, ileride tercihleri değişebilir, deney yapması bilim insanı olacağını zorunlu kılmıyor. Deney yapmak, çocuk hangi mesleği seçerse seçsin sebep - sonuç ilişkisi kurmak, gözlem yapmak, analiz yapmak, mantık yürütmek, ekip halinde hareket etmeyi öğrenmek gibi her meslekte ihtiyaç duyacağı kazanımlar sağlıyor. Aslında hem kendisinin hem çevresinin farkında olmayı, yani birey olmayı öğreniyor. Bununla birlikte sorgulama yeteneği de gelişiyor ve eleştirel bakış açısı kazanıyor.” Bu noktada “Duyduğumu unuturum, gördüğümü hatırlarım, yaptığımı öğrenirim.” Çin atasözünü hatırlatan Kuralay, uygulayarak öğrenmenin çok daha kalıcı bir eğitim modeli olduğunu dile getiriyor. Okullarda uygulanan fen ve teknoloji derslerinin bu yaklaşıma daha çok yer vermesi için fen ve teknoloji öğretmeninin yanında deney öğretmeni şeklinde ayrı bir kadronun açılmasının faydalı olabileceğini de sözlerine ekliyor. “Fen bilgisi öğretmeninin dışında ayrı bir deney öğretmenine ihtiyaç var, çünkü deneyin öncesinde malzemelerin toplanması, deney ortamının hazırlanması gibi bir hazırlık lazım ve öğretmenler çoğunlukla bununla uğraşmak istemiyor. Bunun bir zorunluluk haline getirilmesiyle laboratuvarların düzenlenmesi ve bu konuda farkındalık oluşturulması kolaylaşacaktır. Çocuklar da daha katılımcı olabilecekleri ve sıkılmadan öğrenebilecekleri ayrı bir ders saatine kavuşacaklardır.”

 “Boğaziçi’nde okumasaydım Mucitler Atölyesi olmayabilirdi”

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’ne gelmiş olmasına rağmen üniversitede aldığı farklı derslerle eğitim alanına olan ilgisini keşfeden Ayşe Devrim Kuralay, Boğaziçi’nin yerelden çok uluslararası düşünmeyi ve farklı vizyonlar kazanmayı sağladığını ekliyor: “Üniversitede aldığınız seçmeli derslerle çok farklı alanlara yönelebiliyorsunuz. Benim aynı dönemden mezun arkadaşlarımın kimisi tiyatrocu oldu, kimisi kimya okumasına rağmen İngiliz Dili ve Edebiyatı’nda lisansüstü eğitim olarak o alanda akademisyen oldu. Boğaziçi’nde sınırlı değilsiniz, kendinizi keşfedebiliyorsunuz. Farklı branşlardan insanlarla iletişim halinde olabiliyorsunuz ve bu size zenginlik katıyor. Boğaziçi’nde okumasaydım belki de şu anda Mucitler Atölyesi olmayabilirdi.”

Son olarak Boğaziçi Üniversitesi ile gönül bağının hala devam ettiğini belirten Ayşe Devrim Kuralay, zaman zaman kulüp faaliyetlerine de destek verdiklerini ve bu tür işbirliklerine her zaman açık olduklarını ifade ediyor. Mucitler Atölyesi olarak da üniversitede eğitim gören ve atölyede deneyim kazanmak isteyen öğrencilere kapılarının her zaman açık olduğunu sözlerine ekliyor.

*Çin atasözü

 

Mucitler Atölyesi hakkında daha fazla bilgi almak için web sitesini ziyaret edebilirsiniz:

http://www.mucitleratolyesi.com/

Söyleşi: Gizem Seher Kurumsal İletişim Ofisi