Boğaziçi’ne âşık bir Boğaziçili müzisyen: Şenceylik

“Boğaziçi’nin en güzel yanlarından biri, herkese, kendisini ve etrafı ‘dinlemeyi’ öğretmesi ve sürekliliği olan bir üretme arzusu aşılaması. Adeta bir insan gibi, bir dostum gibi seviyorum okulumu! Keşke herkes tanıma şansı bulsa!”

2011 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencisi olarak Boğaziçi’ne adımını attı. Hazırlık sınıfından başlayarak öğrencilik yılları boyunca Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü (BÜMK)’nde yer aldı. 2016’da lisans derecesiyle mezun oldu. 2019 yaz döneminde ise İşletme Bölümü Tezli Yüksek Lisans programından Türkiye’deki yaşlı nüfusun sosyal medya kullanımına dair hazırladığı teziyle mezuniyet derecesini aldı. Kendisini ‘’Boğaziçi’ne âşık bir Boğaziçili’’ diye tanımlıyor ve başarılı akademik kariyeriyle birlikte alternatif müzik alanında her geçen gün çıtayı yükselten işlere imza atıyor.  Eda Sena Şenceylan, nam-ı diğer “Şenceylik” ile Avrupa Müzik etiketiyle 15 Kasım’da yayınlanan ‘’Islık’’ adlı yeni single’ı vesilesiyle sohbet ettik.

Müzikle ilk kontağın nasıl, nerede, ne zaman kuruldu, biraz anlatır mısın?

Müzikle ilk kontağım, galiba annemin kucağıma minik bir org koyup beni oyalayarak bana yemek yedirmesiyle kuruldu. Üç yaşında tek ve hür bir yanaktım. Orga basa basa yemişim de yemişim. İlkokuldayken, duyduğum parçaları çıkarıp orgla çalıyordum evde saatlerce. Ortaokuldayken evde bir gitar buldum, tek telden çalmaya çalışarak başladım, çok sevdim, devam ettim kendimce kurcalamaya. Hiç müzik eğitimim olmadı ama enstrümanlardan ses çıkarmaya çalışmayı ve müzik dinlemeyi hep çok sevdim.

Boğaziçi hayatına nasıl girdi ve müziğe nasıl yöneldin öğrencilik yıllarında?

Boğaziçi’ne lise ikinci sınıfta âşık oldum. Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü’nün faaliyetlerini araştırıp bayılmıştım. Okula geziye gelmiştik, manzarada bir ağaca dirseğimi yaslayıp Boğaz’a sırtımı döndüm ve basket sahasına doğru baktım, içimden tüm gücümü toplayıp sanki bir mumu üfler gibi dilek tuttum: “Seneye 18 olunca, bu banka bir Boğaziçili olarak geleceğim, dilek tuttuğum bu anı kutlayacağım,” dedim.

Benim için Boğaziçi öyle bir şey ki; 10 tane ömrüm olsa hepsinde mutlaka Boğaziçi’nin renkleri, sesi, kokusu olsun isterim. Sanatsal ve bilimsel tartışma ve üretim ortamının hep canlı, destekleyici ve profesyonel olduğu böyle bir ortamda ilk gençlik yıllarımı yaşamak, beni çok besledi, düşündürdü, mutlu etti. Boğaziçi’nde Boğaziçililerle geçirdiğim bu yıllar, bana her anlamda cesaret ve şevk verdi. Okulun en güzel yanlarından biri, herkese, kendisini ve etrafı “dinlemeyi” öğretmesi ve sürekliliği olan bir üretme arzusu aşılaması. Adeta bir insan gibi, bir dostum gibi seviyorum okulumu! Keşke herkes tanıma şansı bulsa!

Okuldaki ilk hazırlık yılımda, Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü (BÜMK) Orkestrası’na gitarist olarak girdim, sonra Klasik Koro ve Rock Korosu’na girip alto korist olarak devam ettim senelerce. Bir yandan Taşoda stüdyolarında grupça çalışmaya başladık ve Taşoda festivallerinde sahne almaya başladık. Müzik Kulübü’nde edindiğim arkadaşlık ve deneyimlerin, manevi ve profesyonel değerini, orada geçirdiğimiz yılları kelimelerle anlatmak zor benim için. Yaptığımız şarkıları ilk orada birbirimize çaldık, saatlerce sabahlara kadar koro partisyonları çalıştık, birlikte turnelere çıktık. Ders aralarında yemeklerimizi, kulübe kaçıp kediler kucağımızda şarkı söyleyerek yerdik, orada adeta şarjımızı olurduk sonra yine derslerimize koşardık. Kulüpte dertleştik, kulüpte tartıştık, kulüpte birlikte hayal kurduk.

Birbirimizden öğrendiğimiz, birbirimizi cesaretlendirdiğimiz sıcacık bir yuvadır BÜMK, hep de aynı enerjiyi sürdüreceğine eminim. Okula gelen her yeni alt nesil, elinden gelenin en iyisini yapmaya devam ediyor. Sadece Müzik Kulübü’ndeki ya da diğer kulüplerdeki çalışmalar değil, üniversitenin düzenlediği ve öğrencilere teşvikle sunduğu birçok rengârenk seminer, etkinlik, dinleti, panel, konferans ve projeler de bu okuldan çok yönlü sanatçıların çıkmasına destek veren bir ortam sunuyor.

Şarkılarının hikâyelerinden biraz bahseder misin?

Mesela “Kâğıt Kesiği” aşk şarkısı gibi duyulsa da onu anneannemi düşünerek yazmıştım. Anneannemin hiç ölmeyeceğini düşünürdüm. Öyle hayat dolu, orijinal, müthiş bir kadındı. Onun ölmeden önceki son dönemi, hepimiz için, her an durabilecek bir saatin başında bekleşip o saatin sesine, “tik-tak”ına doymaya çalışmak gibiydi. Anneannemin ölümünden sonra bir akşam bir an geldi, onu andım, çok yoğun şekilde onu düşündüm. Hala ölümüyle yüzleşemediğimi, bu yüzden de bir türlü ona veda edemediğimi idrak ettim. Bu bakımdan şarkı benim için, yıllarca süren, genişleyip ömre yayılan ölüm/ayrılık korkusu ve hüzünlerini, bu boyumuzdan büyük, ama yine de insan olmaya dahil kederleri ifade ediyor.

“Yarınki İşler Listesi” şarkımı da çocukluk defterimi bulup, bazı komik cümleleri olduğu gibi alıp koyarak yapmıştım. Küçükken hayata çok ciddi yaklaşıyordum. Her şeyle ilgili bir defter tutardım. “Yarınki İşler” isminde de bir tane defterim vardı. Ertesi gün ne yapacağımı her gece uyumadan yazıyordum, içinde şöyle komik ve mühim işler var: “Annenin saçını okşa,” “Şişelere su doldur,” “Çekirdek ayıkla,” “Akşam sefası topla,” “Barbie giysilerini yıka,” “Abinle iskambil oyna.” O defterde bu işlerin yanına tik falan atmışım hep!  Defteri bulduğumda buhranlı yoğun bir dönemimdi; stajlar, dersler, gelecek kaygısı... Bir çocuğun “iş” olarak tanımlayıp sahiplendiği şeylerle, yetişkin hayatının nasıl bambaşka olduğunu gördüm. Masum ve buruk gelmişti.

Müzikte yapmak istediklerin, hedeflerin neler?

Hem günlük hayatımda hem de şarkılarda dilimizi daha iyi kullanabilmek en büyük hedeflerimden... Şarkı yazmaya, ses çıkarmaya, müzikle diğer alanların beraber çalışmasından doğabilecek sosyal faydayı hayal etmeye ve bunlar için çalışmaya, doğru insanlarla bir araya gelmeye, öğrenmeye devam etmek istiyorum. Özellikle gençlere umut veren, hayatın olumlu tarafında yer almaya çağıran işler yapabilmeyi çok arzu ediyorum.

 

Şenceylik’i Spotify’de dinlemek için: https://open.spotify.com/artist/571gGI6PcQbBN0SZ5QEI5i?si=OoqYthckTLC5w5Nn2P1AIw