Dünyadaki en iyi araştırma üniversitesinin en büyük bölümüne Türkiye’den seçilen tek doktora öğrencisi oldu!

Boğaziçi Üniversitesi’nin 2018 yılı mezunlarından Mustafa Doğa Doğan, dünyanın önde gelen araştırma üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) en büyük bölümü olan Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri ‘ne dünya genelinde en parlak 3500 aday arasından Türkiye’den seçilen tek öğrenci oldu. Boğaziçi’nde sosyal anlamda da aktif bir öğrencilik hayatı olan Doğan ile MIT’den aldığı master ve doktora kabulü, araştırmalarını derinleştirmek istediği alanlar ve gelecek planları hakkında sohbet ettik.

 Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği 2018 yılı mezunu Mustafa Doğa Doğan, dünyanın en prestijli üniversiteleri arasında yer alan Massachusetts Institute of Technology (MIT), UC Berkeley, Carnegie Mellon University, New York University ve UC Santa Barbara’dan doktora ve yüksek lisans için burslu kabul aldı.

Mustafa Doğa Doğan, dünya genelinde 3500 öğrencinin başvuruda bulunduğu MIT Elektrik Mühendisliği ve Bilgisayar Bilimleri Bölümü’ne (Electrical Engineering and Computer Science) Türkiye'den kabul alan tek öğrenci oldu. Doğan master ve doktora eğitimini MIT’de sürdürürken yeni, farklı araştırma alanlarına odaklanacak.

Boğaziçi’nde öğrenciliği süresince akademik başarıları kadar sosyal yönüyle de dikkat çeken başarılara imza atan Doğan, MIT’de üç boyutlu yazıcıların günlük hayatımızda yaygınlaşması için çalışmayı hedefliyor.

Türkiye’de ve yurtdışında robotik ve rapid prototyping konuları hakkında akademik çalışmalara katılan Doğa Doğan akademik başarılarıyla dikkat çeken bir öğrenci. 2016’da değişim öğrencisi olarak gittiği University of California, Los Angeles’ta (UCLA) 7 dersi 3.92 ortalama ile geçmenin yanı sıra boş zamanlarında Elektrik Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Dr. Ankur Mehta ile hızlı prototiplenebilen robotlar üzerine çalışan Doğan, 2016 yazında stajyer olarak çalıştığı Almanya’daki Max Planck Institute for Intelligent Systems’ta Prof. Dr. Metin Sitti danışmanlığında medikal robotik alanında ve 2017’de ziyaretçi araştırmacı olarak gittiği MIT Computer Science and Artificical Intelligence Laboratuvarında (CSAIL) Dr. Stefanie Mueller danışmanlığı altında üç boyutlu yazıcılar üzerinde çalıştı.

Doğan’ın Almanya’da üzerinde çalıştığı “Magnetically Actuated Soft Capsule Endoscope for Fine-Needle Aspiration” adlı makalesi, 2017 IEEE International Conference on Robotics and Automation (ICRA) konferansında en iyi medikal robot makalesi ödülüne aday olarak gösterildi.

Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Işıl Bozma’yla akıllı tarım robotları ve Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Dr. Evren Samur’la medikal robotlar üzerinde çalışan Doğa Doğan 2015 ve 2016 yıllarında da Bill ve Chelsea Clinton tarafından kurulmuş, küresel sorunları yenilikçi çözümlerle buluşturmayı amaçlayan öğrencilerini her yıl bir araya getiren bir program olan Clinton Global Initiative University’de Boğaziçi Üniversitesi’ni temsil eden öğrenciler arasında yer aldı.

Doğa, seni tanıyabilir miyiz?

İstanbul Erkek Lisesi mezunuyum. 2014 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği’ne girdim. Üniversiteye girdiğimde akademik hayata devam edeceğime dair bir tercih yapacağımı düşünmüyordum ama insanın zamanla fikri değişebiliyor. Üniversitede dört sene okurum, daha sonra danışmanlık, yöneticilik yaparım diye düşünüyordum. İkinci senemin sonunda, 2016’da, Almanya’da Max Planck Enstitüsü Direktörü Metin Sitti ile – aynı zamanda kendisi de Boğaziçi EE mezunudur – staj yaptım. Kendisi ile burada bir etkinlikte tanışmıştım ve bu sayede yaz döneminde orada staj yapma imkânı buldum, Endoskopik Kapsül Robotlar üzerine araştırmalar yaptım. Bu çalışma çok güzel gitti; orada çalıştığım araştırmacılarla daha sonra bir makale yayınladık ve o makaleyi 2017’de Singapur’da düzenlenen uluslararası robotik konferansında sunduk. Benim için bu önemli bir dönüm noktası oldu çünkü akademik hayatın içinde olmanın nasıl bir şey olduğunu gördüm.  Daha sonra ABD’ye UCLA’da öğrenci değişim programı için gittim ve orada yedi ders aldım. Derslerin yanı sıra, boş zamanlarımda laboratuvarda robotlar üzerine çalışmaya devam ettim.

Araştırma anlamında Türkiye’nin iyi üniversitelerinden biri olan Boğaziçi’nde henüz öğrenci iken dünyanın önde gelen üniversitelerinde yürütülen çeşitli araştırmalarda da yer aldın. Bu çerçevede ne gibi gözlemlerin oldu Türkiye ve ABD özelinde ve araştırma ortamı açısından neler söylersin?

Onların bize göre daha büyük araştırma bütçeleri var. Teorik anlamda ise burada hocalarımız arasında çok başarılı araştırmacılar mevcut. Çoğu yurtdışında yüksek lisans ve doktorasını yapmış, değerli isimler… Amerika'da daha yeni alanlarda araştırma yapılmaya özen gösteriliyor diyebilirim. İnovasyon açısından daha farklı projeler ortaya çıkabiliyor diye düşünüyorum. Ancak orada olan araştırmalar yüz kat daha iyi, arada çok büyük farklar var gibi önyargılarda da bulunmamak gerekiyor.

Neden MIT’yi tercih ettin?

Orada gideceğim departman Electrical Engineering and Computer Science (EECS) olacak. Kabul aldığım üniversitelerin elbette hepsinde çok iyi hocalar var. Hepsinde çalışılabilecek ilginç konular var. Ben MIT ve UC Berkeley arasında kalmıştım. O noktada MIT'nin özel okul olması etkili oldu benim açımdan. UC Berkeley dünyadaki en iyi iki devlet üniversitesinden biri. Boğaziçi'nde bürokratik işlemler yoğunsa oralarda da olabilir diye düşündüm. Tabii araştırma fonlamaları daha sınırlı olabiliyor. O yüzden MIT'de daha fazla imkâna sahip olabileceğimi düşündüm. Tabii oradaki hocayla daha önceden bir araştırma yapmış olmam ve beni desteklemesi de etkili oldu. Belki diğer küçük faktörlerden biri olarak da Türkiye'ye daha yakın olmasını söyleyebilirim. Beni tedirgin eden tek şey Boston'ın havası. Ama akademik çalışma için buna da dayanırım diye düşündüm.

Üç boyutlu yazıcılar üzerine çalışacak

MIT’de hangi konular üzerine çalışacaksın?

Orada yazın beraber çalıştığım hocamın alanı zaten üç boyutlu yazıcılar. Onların İnsan-Bilgisayar Etkileşimi tarafındaki perspektifi üzerine yoğunlaşacağım. Bu da aslında Türkiye'de pek ilgi görmeyen bir alan. Biraz önce dediğim gibi, Amerikan üniversitelerinde yeni alanlar daha fazla keşfedilebiliyor. 3D Printer zaten ülkemizde akademik olarak çok derinlemesine incelenmeyen bir alan.

3D yazıcılar nasıl daha akıllı hale getirebilir? Nasıl daha hızlı üretim yapılabilir? 3D yazıcılarda nasıl günlük hayattaki kullanıcılar daha fonksiyonel eşyalar üretebilirler? Bu tarz sorunlar merkeze alınıyor. Benim çalıştığım hocanın daha geniş anlamda alanı Human-Computer Interaction (HCI). Bu alan yine Türkiye'de çok yaygın olmayan bir alan ama Amerika’da ve Avrupa'da oldukça popüler. Ben de bu doğrultuda "İnsanlar 3D yazıcı gibi üretim araçlarıyla nasıl etkileşim içine giriyorlar? Nasıl kullanıyorlar? Aralarındaki etkileşimi nasıl kolaylaştırabiliriz?" konularına odaklanmak istiyorum.

Biraz da başarı üzerine konuşabilir miyiz? Başarıyı nasıl tanımlıyorsun?

Başarı sadece akademik başarıdan ibaret değil bana kalırsa. Bunu da üzülerek söylüyorum; çok sevdiğim birkaç arkadaşım benimle beraber aynı dönemde doktoraya başvurdu. Onların kabul almalarını bekliyordum. Hatta birkaçının ortalaması benden çok daha iyiydi. Fakat istedikleri programlardan maalesef kabul alamadılar.

Neye bağlanabilir bu durum?

Proaktif olmak, birisinden bir şey isteyebilmek, soru sorabilmek önemli diye düşünüyorum. Benim kabul aldığım iyi üniversitelerde hep bir bağlantım vardı. MIT'de hocam vardı. Berkeley'deki hoca da bu kişinin arkadaşıydı; konferansta tanışmıştım kendisiyle.  UC Santa Barbara'daki hocayla İnternet üzerinden görüşmüştüm başvuru sürecinde mesela… Bunlar önemli bence. Yüksek lisans ve doktora farklı şeyler. Yüksek lisansta birçok programda siz kendiniz para veriyorsunuz eğitiminiz için. Bu tarz durumlarda seçimler daha geniş çaplı olabiliyor. İnsanları çok ince eleyip sık dokumayabiliyorlar. Ama doktorada siz bir çalışan haline geliyorsunuz. Okullar size bir maddi yatırım yapıyor ve bunun karşılığını almak istiyorlar.

Birkaç sene öncesinde not ortalamam çok iyi olsun, TOEFL ve GRE puanım çok yüksek olsun diye düşünülüyordu. Ama belli bir kriteri sağladıktan sonra bunların aslında çok da bir önemi yok. Günümüzde özellikle Asya ülkelerinden yüzlerce başarılı öğrenci lisansüstü programlarına başvuruyor. Türkiye'den başvuru sayısına göre çok daha fazla. Amerika'nın birçok iyi üniversitesinde okuyan öğrencilerden gelen başvurular da var. Siz karar verici olsanız ilk neye bakarsınız? Doğal olarak kendi bildiğiniz, iyi olduğundan emin olduğunuz üniversitelerden veya öğrencilerden gelen başvurulara öncelik tanırsınız.

Türkiye’den bu sene MIT’ye 64 başvuru oldu

Toplam kaç kişi arasından MIT'ye kabul aldın?

Bana gelen kabul mektubunda belirtiline göre bu yıl MIT’nin EECS Bölümü'ne doktora programı için 3.500 başvuru yapılmış, bunların 64’ü Türkiye’den. Bölüme bu sene Türk üniversitelerinden başka kabul alan olmadı.

Öğrencilik döneminde sosyal anlamda da aktif olduğunu biliyoruz, ne gibi faaliyetlerde yer aldın Boğaziçi’nde?

2015-2016 döneminde BUEC’in, yani Boğaziçi Üniversitesi Elektroteknoloji Kulübü’nün (aynı zamanda üniversitemizin IEEE Öğrenci Kolu) başkanlığını yürüttüm. IEEE, dünyanın dört bir yanındaki 420.000'den fazla üyesi bulunan dünyanın en büyük teknik profesyonelleri derneği. Görevim süresince, kulübün üyelik oranı %150 arttı, Stanford Üniversitesi'nin IEEE Öğrenci Kolu ile kardeş kulüp-partnerlik anlaşması yapıldı ve kulüp, 2016 IEEE Exemplary Student Branch Award ve IEEE Darrel Chong Student Activity Award ödüllerini kazandı. Kulübün çatısı altında Seçil Şanseven ve Deniz Özen liderliğinde IEEE Women in Engineering Affinity Group (üniversitemizde kullanılan adıyla Society of Women Engineers and Scientists) alt kurulu kuruldu. Boğaziçi Enerji Zirvesi ve Bilim ve Teknolojide Lider Kadınlar gibi büyük ilgi ve katılım gören etkinlikler düzenledik.

2015 senesinde Boğaziçi’nden arkadaşlarımla, University of Miami’de düzenlenen Clinton Global Initiative University (CGI U) etkinliğinde, görme engelli öğrencilerin navigasyonunu kolaylaştırmak için üniversitemizin kampüsünü dijital “beacon”lar ile donatmak üzere “BOUNav” adlı bir proje girişimi sunduk. Bu fikri görme engelli bir öğrencinin, kapıyı bulamaması nedeniyle üniversite yemekhanesine girmeye çalışırken verdiği mücadeleyi izledikten sonra geliştirdim. Bu proje, görme engelli öğrencilerin, Bluetooth Low Energy (BLE) teknolojisine sahip dijital “beacon”lar ile iletişim kuran bir akıllı telefon uygulaması aracılığıyla sesli komutlar alarak kampüste daha rahat gezinmelerini öngörüyordu.

2016 senesinde ise UC Berkeley’de düzenlenen CGI U buluşmasında arkadaşım Melikşah Çakır ile geliştirdiğimizi “BUton” adlı mobil uygulamayı sunduk. BUton, insanların tehlikeli veya güvensiz durumlarda yardım istemelerini kolaylaştırmak için geliştirilmiş bir mobil uygulama. 2015'ten bu yana, ABD, Türkiye, Arjantin, Hollanda ve Meksika dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde binden fazla kez indirildi.

Peki seni mühendisliğe yönelten ne oldu? Aile ya da bir rol model kişi?

Annem kimya mühendisi ve emekli bir öğretim üyesi. Ablam makina mühendisi, Almanya’da çalışıyor. Onlardan dolayı mühendisliğe bir ilgim vardı. Babam ise doktor. Ama hep mühendis olmak istemiş, ben ilkokuldayken hobi olarak yaptığım fen projelerinde bana destek olurdu. Teknolojiye ilgim lisede de devam etti. Kurucu başkanı olduğum Technology Student Association (TSA) külübü ile Amerika’da teknoloji yarışmalarında dereceler elde ettik. Böylelikle mühendisliğe ilgim artarak devam etti. O zamanlarda endüstri veya bilgisayar mühendisliği okuma fikrim vardı.  Ama puanım iyi gelince ve bölümleri dolaşınca Boğaziçi Elektrik-Elektronik Bölümü'ne girersem her şeyi yapabileceğimi düşündüm. Bölüm seçimimden memnunum. Ama yeni gelecek öğrencilere Bilgisayar Mühendisliği'ni daha çok önerebilirim. Çünkü önü daha açık bir bölüm gibi geliyor bana. Benim çalışacağım alan da aslında daha çok Bilgisayar Mühendisliği içinde kalıyor.

‘’Akademik kariyer yapmak isteyenler proaktif olun, fırsatları kovalayın’’

Bundan sonraki beş yıl için planların neler? Daha sonra Türkiye’ye dönmek ister misin?

Çok net bir hedefim yok o anlamda. İlk üniversiteye girdiğimde doktora yapacağımı da hiç düşünmüyordum. Üniversiteye girmeden önce hangi bölümü okuyacağımı bile tam bilmiyordum. Fikirler değişebiliyor. O yüzden şu anki ilk hedefim derslerimi tamamlamak, doktoramı almak, iyi makaleler yayınlamak. Kendi alanımda yeterli donanıma sahip olduktan sonra rotamı belirleyeceğim. Bilgilerimi ileride ülkem için kullanmayı ben de çok isterim.

Peki, tavsiye niteliğinde neler söylemek istersin senin gibi akademik bir kariyer seçecek olan öğrencilere?

Buradaki hocalarıyla görüşmekten çekinmemelerini öneririm. Proaktif olmak ve bilgiyi isteyebilmek önemli diye düşünüyorum. Bu sadece akademiyle de alakalı değil; farklı alanlarda da böyle. Araştırma fırsatlarını kovalamak lazım. Bölümdeki hocalar ilgilerini çekmiyorsa başka bölümlerin hocalarıyla iletişime geçmekten geri durmasınlar. Çünkü onlar da kendi araştırmalarına yardımcı olacak insan arıyorlar nihayetinde. Gerekirse Boğaziçi'nin ötesine çıkmaya da bakılması lazım. Belki Türkiye'deki başka bir üniversitede de çalışmalar yürütülebilir; orada eğer ilgi çeken bir hoca varsa onun araştırmalarına yardımcı olunabilir. Ufuklarını genişletmelerini öneririm kısaca.

 

Söyleşi: Özgür Duygu Durgun /Kurumsal İletişim Ofisi

Fotoğraflar: Kenan Özcan